Bir Ramazan Bayramı’na daha kavuşmak üzereyiz. Artık
geleneksel hale gelen bayram yazılarının bir diğeriyle karşınızdayım sevgili
okur.
Ramazan farklı bir iklim; özellikle İslam’la kendini
bulan Türk kültürünün de esintileriyle Ramazan bir başka geçiyor Anadolu
coğrafyasında. İçimizdeki merhamet duygusu canlanıyor en başta. Basite
indirgemek için söylemiyorum ama aç ve susuz kalmak, bize nefsimizin önüne
geçip bazı konularda daha sağlıklı düşünebilmemize fırsat tanıyor. Çok geçmiş
vakte gitmeye gerek yok. Sıcaklığını yıllardır koruyan ve her geçen gün
alevlenen bir dram var gözümüzün önünde yaşanan: Somali. İnsanlar bir yudum
temiz suya, bir lokma ekmeğe muhtaç. Çocuklar, sokaklarında gönüllerince pedal
çeviremiyor Somali’de. Bisikletleri yok belki evet ama olsa da o bisikletin
pedalını çevirmeye dermanları da yok. Duyarsız kalmadı Türk halkı bu drama. Az
çok demedi, verdi de verdi. Kara kıtanın bahtı da kara olmasın diye tüm
çabalar. Dünyanın bir ucunda da olsa Müslüman kardeşine el uzatan devletimizden
ve milletimizden Allah razı olsun.
Bayram deyince anılar
canlanıyor zihinlerde. “Nerede o eski bayramlar?” diye soranların merakları da
bundandır. Geleneğini, örfünü, âdetini, ananesini unutmayan, inkâr etmeyenler
bu soruyu sormaya pek ihtiyaç duymazlar. Olsa olsa “Ah canım dedem, biricik
dayım sizler de aramızda olsaydınız ne de iyi olurdu” derler. Gelenekleri devam
ettirmek metaya kul olmamak için gerek şart değildir ama yapılması çok güçlü
bir koruyucu kalkandır. Sarılan sarmalar, açılan baklavalar, hazırlanan
mendiller, öpülen eller, tebessüm eden yüzler, kolonyayı yüze sürerken kapanan gözler,
jilet gibi ütülü giyilen bayramlıklar, semaya açılan eller: Bunlar bir “ritüelin”
parçaları ve anıların mimarları.
Birkaç hatırlatma yapmak istiyorum:
Bayramlar en müstesna zaman dilimleridir ve bayramlarda
dargınlık hiç olmaz. Dargınsanız birine ilk adımı siz atın, alttan alın,
gerekirse o gururunuzu ezip geçin; pişman olmayacaksınız. İki küs insan
tanıyorsanız, barışmamak konusunda keçi gibi inatçı; köprü olun ve onları
barıştırın. Gayret gösterin, duyarsız kalmayın. Bencillik, umursamazlık gibi
hasletler bizlik değil.
Başta kabir ziyaretlerini yapmak üzere, yakın akrabaları
da ziyaret etmek, hal ve hatır sormak lazım. Gidemiyorsak telefon açmak,
telefon açamıyorsak mesaj/mail atmak ve hatırlandıklarını hatırlatmak gerekir.
Son olarak da “sevindirmek” Bayramlarda yalnızlık ne
demektir bildiniz mi siz hiç? Bir huzurevinde yahut bir çocuk esirgeme
kurumunda –emin olun- yolunuzu gözleyen insanlar var. Kim olduğunu bilmediğiniz
insanları, hiçbir menfaat beklemeksizin sevindirdiğinizde inanıyorum ki Rabbim
de sizden razı olacak. Birilerinin yüzündeki tebessüm olmaya çağırıyorum
sizleri bu bayram. İyilik hala var, ben buna inanıyorum. İyilik sizinle var: İyilik
sıcacık bir gülümsemenizle –aslında siz bilmeseniz de- dünyaları hediye
ettiğiniz o masum yüreklerde var. İyi ki varsınız, hepiniz birer pırlantasınız.
Bayramı bayram gibi idrak edenlerden olmanızı niyaz
ediyor, sizlere ve ailelerinize esenlikler diliyorum.
Not: Yazı güncellenebilir.
nice post...thanks for sharing....